21 Temmuz 2009 Salı

BRIDE WARS - CONFESSIONS OF A SHOPAHOLIC



KADINLAR UYANIN ! ! !

Eğer Amerikan sinemasında kadının yeri konulu bir kitap varsa, ki eminim vardır, yapacağı son baskıya bu iki filmi mutlaka almalı. Bir yandan bakıyoruz iki güzel hanım kızımızın tek derdi var, evlenmek. Diğer filme bakıyoruz sevimlilik abidesinin yaşam gayesi alışveriş. Hoop ne oluyoruz, bir yandan biz kadınlar bir meta değiliz lafları, diğer taraftan bu türden gırla film. Kadınlar bir an önce sesinizi yükseltin yoksa alışveriş manyağı ve koca delisi olarak görünmeye devam edileceksiniz. Gerçi Hollywood'a karşı Don Kişot gibi görünebilirsiniz ama bunları görmezden gelin. Bu bir yana, filmin son beş dakikasına alışverişten ve düğünlerden daha önemli şeyler vardır zırvasını sokmayın bi zahmet. Tüketim çılgınlığının suyunu çıkartın sonra ama öyle değil diyin, ne güzel. Son olarak da Anne Hathaway'in güzelliği ve Isla Fisher'in sevimliliği ile sadece benim gibi ağzı açıkları kandırabilirsiniz, o kadar.

¡ÁTAME! - ¿QUé HE HECHO YO PARA MERECER ESTO!! - LA LEY DEL DESEO - LA FLOR DE Mİ SECRETO





TUTKU BENİM GÖBEK ADIMDIR

Bir yönetmenin sizin en sevdiklerinizden biri olması için ne ararsınız? Kubrick gibi kusursuz olmasını mı , yoksa Scorsese gibi erkekler dünyasının karanlık köşelerini keşfetmesini mi veya Bergman gibi insan ruhunun kendisine bile itiraf edemediği sırları fısıldamasını mı? Ya da Almodovar gibi insanın canlı bir varlık olduğunu bilen birinden çıkan gözyaşlarını, kahkahaları, teri, kanı, kaynağından fışkıran tutkuyu mu yaşamak istersiniz? Eğer öyleyse aynı gemideyiz demektir. Çünkü Almodovar tutku demektir, başlangıçta donuk bir kalbin sonradan kendini cayır cayır yakması demektir, başkalarına kitaplarıyla aşkı öğretirken kendisine faydası dokunmayan kadınlar demektir, bir ev kadının aslında sadece bir ev kadını olmaması demektir, erkek kardeşiniz olarak sevdiğiniz birini kızkardeşiniz olarak da sevebileceğinizi bilmek demektir, bir porno film yıldızı ile bir kaç tahtası eksik bir adamın gerçek aşkın esirleri olabileceklerini görebilmek demektir, kahkahalardan sonra gözyaşına , gözyaşlarından sonra kahkahalara hazır olmk demektir. Almodovar biraz sen, biraz ben ve biraz da o demektir.

BEFORE SUNSET


GÜN BATMADAN NELER DOĞAR...

Son yılların bence en sevimli filmlerinden birtanesi. 9 yıl önce bir günü birlikte geçiren iki kişinin, belki de iki aşığın, 9 yıl sonra Paris sokaklarında daldığı neredeyse 80 dakikalık bir muhabbet...Yıllar içinde insan hayatlarının nasıl şekiillendiğini görmek için iyi bir fırsat. Neredeyse tamamen diyaloglar üzerine kurulan bu film kendisiyle birlikte Paris şehrini ve güzel Julie Delpy' yi kendine hayran bırakıyor...Sondaki Nina Simone şarkısı "Just in Time" eşliğinde Delpy' nin salınışı ise anlatılmaz izlenir... Nasıl derler....Oldukça parizyen.