2 Şubat 2010 Salı

UP IN THE AIR - THE HURT LOCKER



PARDON AMA BİRŞEY Mİ KAÇIRDIM?

İtiraf Zamanı: Bu blogu yazarken kendime sadece bir ilke belirledim. Sadece izlediğim filmler ve onların içeriği hakkında zırvalayacaktım. Ama şu anda iradesizliğimin kurbanı olup bu ilkeden sapıyorum. Çünkü az önce aldığım bir habere göre "The Hurt Locker" ve "Up in the Air" birçok dalda Oscar'a aday olmuştur. Bu zamana kadar zaten zor durdum ama benden pes. Burda da ağzımı açmazsam bir daha hiç konuşamam, bu da hiç iyi olmaz, sinirimden kudurur patlarım. Kabul ediyorum bu sene ödül sezonu için çok kötü bir yıldı. Ortada çok iyi denebilecek film hiç yoktu ve bu yüzden adamlar ellerindekiyle idare etmek zorundalar. Tamam bunu anlarım da bu kadarını değil. Allah'ını seven bana anlatsın, "The Hurt Locker" neyi anlatıyordu, amacı neydi, neyi bu kadar iyiydi de benim o zeytin karası gözlerim göremedi. Onlarca çekilen savaş belgeseli Oscar'a aday olamazken bu filmin sırrı neydi de her halta bunu aday gösteriyorlar. Peki gerçekten adını sonun kadar hakeden " Up in the Air" neyin nesi kuzum. Bu kadar gerçekten uzak, ayakları yerden kesik, gerçekle bağlantısını sonsuza kadar koparmış bu şey nasıl bu kadar övülür. 20 yıllık işinden kovulursan üzülme, unuttun mu sen bi de aşçılık eğitimi almıştın. Git paşa paşa aşçı ol. Bak seni iyi ki kovmuşuz yoksa hayallerini gerçekleştiremizdin. Oldu canım teşekkür mahiyetinde size ihbar ve kıdem tazminatımı da vereyim. Ya da kovulman sonucunda kiranı, faturalarını ödemeyebilir ve sevdiklerinin yüzüne bakamayabilirsin ama ne önemi var ki kuzum, sevdiklerin yanında ya gerisi hava cıva. Bu kadar kapitalizme ve iyimserliğe de yuh yani. Size de, ödülünüze de....

FUNNY PEOPLE - ZACK AND MIRI MAKE A PORNO



İŞTE BUNU SEVİYORUM

Uzun zamandır film izleyen ve filmleri seven bir birey olarak itiraf etmeliyim ki sinema konusunda maalesef çok katı kurallarım oluşamadı henüz. Sizin ve sinefil ahalisinin çok sevdiği bazı filmlerin bir kısmından açıkçası benim imanım gevrer. Mesela Ingmar Bergman çoğu aşmış izleyici için en yüksek mertebelerdedir. Ama benim için çoğu zaman pek bir anlam ifade etmez. Ya da mesela çoğu izleyici ""Scary Movie" serisinin adını duyunca fenalıklar geçirir. Ama benim için onlar candır, canandır. Bu durumda siz mi suçlu oluyorsunuz; hayır. Peki ben masum muyum; evet. Çünkü gönüldür bu Bergman'a da konar Scary'ye de. Konumuza dönersek, " ZAMMAP" çoğu insana göre öylesine bir filmdir. Ama bana göre o sevilen bir filmdir. Ağzımdan girip bir yerimden çıksanız değişiklik olmaz. Çünkü sevmişimdir bir kere. Şişman ve komik erkek- güzel ve sevimli kız aşkının gerçek hayatta gerçekleşmesi ne kadar muallakta olsa da bu filmde hiç sırıtmaması, porno gibi tükaka bir konuyu edeplice kendine malzeme edebilmesi, popüler filmlerden ilham alarak yaratılan porno film isimlerinin uçukluğu, önce aşk sonra seks denklemini tersine işlemesi, insanın çıplakken duydular konusunda da savunmasız kalabileceği gibi sebeplerle bu filmi sevdiğimi söyleyebilirim. Ya da söylemeyebilirim. Çünkü sevdiğim için sevmişimdir, o kadar.
"Funny People" a gelirsek bu filmi de sevdiğim için sevdim. Fakat bu filmle ilgili değinmem gereken başka bir konu var. Dikkat edersiniz son 1 yıl içinde ülkemizde vizyona giren komedi filmlerinin % 95 inde şöyle bir mantık var: Komedi filmi yapıyorsak rezalet olmalı. Üstüne de komik olmamalı. Allah rızası için o çevreden tanıdığınız varsa uyarın ve onları bu gaflet ve delaletten kurtarın. Eğer kafaları almazsa da "Funny People" ı izletin. Çünkü filmimiz hem çok komik hem de çok iyi. Bir film eğer süresi boyunca ölüm, yaşam, şöhret, arkadaşlık, geçmiş, aile, ustalık, çıraklık, aşk konularının hepsine eline yüzüne bulaştırmadan gereği kadar değinebiliyorsa ve güldürebiliyorsa o benim gözümde olmuştur. Darısı bizim çok komik adamların başına.