19 Nisan 2010 Pazartesi

11' E 10 KALA- EYYVAH EYVAH- NEŞELİ HAYAT




SAHİCİ HER ŞEYİN ASIL RENGİ

Sinema aleminde kıl olduğum en büyük kelime öbeklerinden biri "Ülke Sineması" tabiridir. Çünkü sanat ve de pek tabii ki sinema şahsi bir meseledir. Bir yönetmenin hayali başka bir yönetmeninkine benzemez, bir senaristin kaleminden çıkan başka bir senaristin yazdıklarına benzemez, bir oyuncunun bakışı başka yaralar, diğerinin başka sarar. Bana göre sadece "Sinema" vardır. O "Sinema" herkesin kendisne zimmetlidir. Ama bu değişmez fikrimi belirttikten sonra, bir gerçeği de belirtmem gerekir. Bir ülkede yaşayan insanlar ister istemez birbirinden etkilenir, aynı ekmeği yer, aynı havayı solur, aynı şeye güler ve ağlar. Benzer huylara ve tavırlara sahip olur. Bunu sinemada da görürüz. Amerika sineması çoğunlukla hep güçlüdür, dünyanın efendisidir; en kendini suçluyan durumda bile içten içe kendini haklı görür. Fransa sineması üzerinde hep bir küstahlıkla karışık bir asilzadelik varmış gibi ortalarda dolanır. İran sineması ise doğunun güzelliğini ve baskının kelepçeleri arasında yolunu bulan bilge bir şair gibidir. Ama Türkiye sinemasına söz gelince söyleyecek kelime açıkçası bulamıyorum. Belki de, bu ülkenin bir parçası olmamdan sebep aynayı insan kendine pek tutamıyor. Bakarsanız sinemamızın bir tarafı hep özenti, hep taklit; diğer tarafı ise kendi şahsına münhasır, kimseye benzemez. Pusula kuzeyi gösterirken bir bakarsınız ibre güneyi hedef almış. Ama ülke sinemamızın günümüz kalburüstü örneklerine bakarsak - veya bahsi geçecek olan üç filme - hepsinin ulaşmaya çalıştığı ortak payda sahiciliktir bana göre. Örneğin "Neşeli Hayat" ta kahramanımız Rıza ve eşrafının yılbaşıdır, Christmasdır, ne bileyim cingıl ol dı veydırla pek bir münasebetleri yoktur. Ama iş başa düşünce de, ondan iyi Noel Baba da olabilir. Kulağa absürd ve şaka gelebilir. Ama söz konusu bu topraklar olunca şakalar sahi olur ve biz de bunu hiç garipsemeyiz. Tıpkı "Eyyvah Eyvah" da saf ama saftrik olmayan Trakyalı Hüseyin'in ve fevkaladenin fevkinde olan Firuzan'ın ruhlarının bana sahte gelmediği, tüm uçukluklarına rağmen gerçek samimiyetlerine gölge düşürmedikleri gibi. Ya da diğer iki filme göre daha az popüler olma özelliğine sahip olan "11'e 10 Kala" da Mithat Bey, Kapıcı Ali ve diğer apartman sakinlerinin belki üst katımızda veya alışveriş yaptığımız markette, yürüdüğümüz yollarda her zaman karşımıza çıkabilecek olan, hem iyi hem kötü olan ve olmayan insanların sahiciliklerine büyük bir huzurla başımızın üzerinde buyur ederiz.