31 Ekim 2009 Cumartesi

DEATH AND THE MAIDEN


BU KALP SENİ UNUTUR MU?

Yağmurlu bir gecede bir adam şans eseri evinize gelir. Ama gelirken yalnız gelmez; yanında hiçbir zaman unutmadığınız ve unutmayacağınız acılarla ve hatıralar vardır. Böylece, kaderin bu sefer oyunu sizden yana oynadığını düşünürsünüz. Fakat gerçekten bu adam o adam mıdır? Yoksa yaşadığınız acıların bir patlaması olarak yanlış kişiyi mi suçlamaktasınızdır? "Death and The Maiden" adsız bir üçüncü dünya ülkesinde geçen, yıllar önce çeşitli sistematik işkenceleri yaşayan bir kadının işkencecisi olduğunu iddia ettiği doktorla hesaplaşmasını, bir gecede olup biten bir karşılaşmayı anlatan bir dram. Bir yandan filmle suçlunun kim olduğunu çözmeye çalışırken, bir yandan da işkencenin aslında bedenen değil de ruhen yapılan bir günah olduğunu, işkence görenin hiçbir zaman düzelmeyeceğini, hiçbir zaman bir erkek çocuk sahibi olamayacağını, bir sanat eserini asla eskisi gibi dinleyemeyeceğini dilsiz bir şekilde izliyoruz. Aynı şekilde, gündüz müzik eşliğinde işkence ve tecavüz edenin, akşam iyi bir eş, iyi bir baba ve iyi biri taklidi yapabileceğini görüp, insan ırkının en düşük tür olabileceği gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Ve de, yaşanan acıların telafisi olmasa da işlenen günahların er geç itiraf edilmesi gerektiğini bir kez daha anlıyoruz.

Hiç yorum yok: